2 sezonlu bir anime olduğu için ve 2 sezondada herşey farklı olduğu için sezon sezon ele alıp ayrıntı atlamayalım dedim.
Animemiz alternatif bir gelecekte Sibyl denilen bir sistem tarafından yönetilen bir toplumda geçiyor. Duygu değişimleriniz stres seviyeniz ve daha pek çok şey sistem tarafından kontrol ediliyor. Açıkcası benim ilk ilgimi çeken nokta Sibyl sisteminde yaşayıp nasıl berrak renge sahip olunabildiğiydi. Yani sürekli stressiz olmaya çalışmaktan daha stresli ne olabilir diye düşündüm. Eğer Stres seviyenizdeki artışın sizi sevdiğiniz herkesden koparıp bir hastanede yaşamanıza neden olacağını bilseydiniz bu kadar büyük bir yükle stressiz kalabilir miydiniz? Bence kalınamazdı animedeki çoğu insan bunu nasıl başardı baya ilginç bir mevzu.
İki sezondada her bölüm yeni bir soruya neden oluyordu yargılama ve adalet yeteneğiyle övünen bu sistem mükemmel mi değil mi, Makishima haklı mı? Ama makishima haklıysa ne gibi sonuçlar doğabilir? Gibi sorularla ben bu animeyi izledim. Anime'nin başında Makishimayı haklı bulmuştum sistem beni ürkütmüştü çünkü insanların özgül karar verme hakkı insiyatifleri tamamen ellerinden alınmıştı ama 1. Sezon ilerledikçe Tsunemori'nin düşünme tarzını inceledikçe şuanki toplumu düşündüm şuanda toplum insanın kendi değer yargılarıyla yönetiliyor ve şuanki toplum mükemmel mi?
Kısaca animede sistem olmalı mı olmamalı mı sorusuna ben cevap bulamadım. En son böyle bir içsel çelişkiye Death Note izlerken düşmüştüm. Kira'nın kötüleri yargılaması hoşuma gitmişti ve bu birşeyi atlamama neden olmuştu; Peki Kirayı kim yargılamalı?
Bu iki animede izleyip kendi kararınızı vereceğiniz bir anime olduğundan kafamı bulandırıp Psycho Pass'ımı bulutlandırmak istemiyorum.
Tsunemori Akane hakkında söylenicek pek birşey yok kendisi her animede olan bir karakter doğrucu davut kahraman vs böyle karakterleri hiçbir zaman favorim olarak göremedim benim favorim kesinlikle Ginozaydı 1. Sezondada 2. Sezondada çizgisini bozmadan ilerledi 1. Sezonun sonunda Shinya'nın ortadan kaybolmasından hiç hoşlanmadım
Böyle bir karakter yaratıyorsanız bize biraz aşk vermeliydiniz sayın mangaka.
Animede siyah beyaz yani iyi ve kötü diyebileceğimiz hiçbir takım ve sınır olmaması çok hoşuma gitti yani Müfettişler ve Infazcılar arasında asla bir fark yoktu bir gün müfettişken ertesi gün infazcı olma ihtimallerinden bahsediyorum. Bunu baz alarak müfettişlerin infazcılarla olan diyalogları bana göre çok ilgi çekiciydi. Özellikle Ginoza ve babası Tamomi Masaoka. Bu ilişkiler öyle bir profesyonellikle gizlenmiştiki kimin kim olduğunu ögrendiğimde cidden çok saşırmıştım.
Ginoza'nın infazcı olduktan sonra gösterdiği değişime kaç yen?
2. Sezonda yine sistem tarafindan reddedilmiş birinin sistemi yargılama isteğini gördük. Yargılama konusunda bu derece mükemmel olduğunu iddia eden bir sistem kendini yargılayabilecek kadar mükemmel mi paradoksu benim bile beynimi yaktı açıkcası.
Benim mottolarımdan biri daha iyi bir fikrin yoksa konuşan insanı susturmaya çalışma olduğundan bu kızı tabikide sevmedim. Seven var mı onuda bilmiyorum açıkcası ama psycho passınız bulutlanmasın istiyorsanız bu kıza benim gibi "her gruba bir salak lazım diye bu kızı yarattılar heralde hahaha" şeklinde yaklaşabilirsiniz.
Genel olarak anime polisiye şeklinde ilerlediğinden anime hakkında felsefik yönünden başka incelenicek birşey göremiyorum. Ancak kesinlikle oturup üzerine tezler yazılabilicek konuların işlendiği bu anime gözümde farklı bir yerde.
Dipnot: Notice me Ginoza senpai!
Yorumlar
Yorum Gönder